Vapur

‘Beşiktaş – Kadıköy vapuru boğazın hafif dalgalı sularında yavaşça iskeleye yanaşırken ben, kalabalıktan sıyrılmış iskelenin kapalı yolcu kapısındaki pencereden onu izliyordum. Vapur yavaş yavaş yanaştı iskelete, sonra halatları bağladılar iskeleye. Kapılar açıldı, kalabalıklar dağıldı şehrin her yerine. Yorgun vapur yeni yolcularını bekliyordu. Bir görevli gelip kilitli kapının kilidini açtı, hızlı adımlarla vapurun en güzel manzaraya sahip koltuklarından birine oturmak için yürüdük.

Günlerden Salı’ydı ve öğle saatleri olduğu için vapur oldukça boştu. Bir cam kenarına oturdum, bileğimdeki şeffaf poşeti açtım ve sanki yeni fırından çıkmış gibi kokan simitten bir parça kopararak ağzıma attım. Vapur çoktan hareket etmiş, pencereler Galata Kulesini misafir etmeye başlamıştı. Vapur sanatçıları enstürümanlarını hazırlarken hemen yanlarından elinde metal bir tepsiyle seslene seslene bir adam geçti. “Sıcak, tavşan kanı çay. Yok mu isteyen?” Ben dedim. İnce belli bardakta bir bardak çayı bana uzatıp tüm vapuru aynı ses tonuyla dolaşmaya başladı.

Susamları çoktan poşete dağılmış simitten bir parça daha koparıp ağzıma attım ve avcumda duran bardaktaki çayı  içtim. Sanatçılardan flüt çalan kadın hazırlanmıştı ve derin bir nefes alıp çalmaya başladı. Bir kaç nota sonrasında kulaklarımda Ayrılık şarkısının sözleri yankılanmaya başladı. Vapur boğazı ağır ağır aşarken, çalan o melodi çoktan bizi esir almıştı. Bir kaç nota sonrası bir gitar sesi duydum ve ardından da tiz sesiyle bir kadın kadın mırıldanmaya başlamıştı. Karşımda bomboş duran koltuğa takıldı gözüm. Sanki bir kaç yıl önce onunla orada oturmuştum ve o başını omzuma dayamış, o vapur sanatçılarının çaldığı şarkıyı bana söylemeye başlamıştı. Bense onun kokusunu içime çekip pencereden çok uzaktaki o adalara dalmıştım. Müziğin sesi yavaş yavaş kesildi ve vapuru alkış sesleri dolmuştu. Kalktım ve vapurun balkonuna geçtim. Soğuk havanın üstüne bir de denizin rüzgarı eklenmişti ve ara ara iç üşüten rüzgaralar esiyordu. Poşetteki bir kaç parça simidi koparık avare avare vapurun etrafında uçan martılara fırlattım. Bir kaçını havada kaptılar. Denize düşenleri de balıklar yedi sanırım.

Vapur Kadıköy’e yaklaşmıştı ve vapurdaki bir yerlere acelesi olan insanlar çoktan eşyalarını toplamış, kapıya yönelmiştiler.

Gariptir, bu hengamede yapılan en hisli yolculuklardan birisi bu vapur yolculuğu. Bir simit kokusu, bir bardak çayın sıcaklığı ve vapuru dövüp duran dalgaların sesi. Sanki o karmakarışık mücadelenin tam ortasında kendimize verdiğimiz bir mola gibi.

0 Shares:
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

You May Also Like
Devamını Oku

2017 Vedası

İstanbul’un en kalabalık meydanlarından birini gören bir köşede, duvara yaslanmış yeni yıla girmenin heyecanını yaşayan insanları izliyorum. Gökyüzü,…
Devamını Oku

Gent’e Veda Ederken

İzmir’de yaşadığım dönemde bir akşam dolabımda okunmayı bekleyen onca kitap arasından bir kitabı seçerek sayfalarını karıştırmaya başladım. Beni…
Devamını Oku

Yol

Oldukça soğuk bir Aralık ayı sabahı sırt çantamı açık olan araba bagajına koyup elimdeki poşetleri de yanına bıraktım.…
Devamını Oku

Kül Tablası

Sonbaharın kasvetli renkleri çoktan İstanbul’a hakim olmuştu ve havanın kara bulutlarla kaplı olduğu bir akşam üstü salonda masamda…