Zamansız Seyahatler

Kışın en soğuk zamanların birinde başımı buğulu camına dayadığım bir otobüs yolculuğunda son durakta muavin koluma dokunup beni uyandırdı. “Abi geldik.” dedi. Otobüse gündüz binmiştim ve hava çoktan kararmış, otobüsün iç ışıkları ise etrafı biraz biraz aydınlatmaya başlamıştı. Benden başka otobüste olan bir kaç yolcu üst tarafta bulunan çantalarını almaya çalışıyordu. Kendime gelince bana bakıp duran muavine dönüp “Teşekkürler” dedim. Muavin şöförün yanına doğru yürümeye başladı. Ayak ucumda duran çanta çektim, ön koltuk cebinde duran kapağı eskimiş kitabımı alıp orta kapıdan sallana sallana dışarı çıktım. Hava iç üşütecek kadar soğuktu.

Uykulu gözlerimle nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Daha önce hiç gelmediğim bir ilçenin otogarında gecenin bir yarısı merkeze giden servisi aramaya başladım. İki üç kapıdan geçtikten sonra servislerin olduğu alana geldim ve otobüsün önünde sigarasını yavaş yavaş içen bir adama “Servis ne zaman hareket eder?” diye sordum. Bir kaç otobüs var, onlar gelsin hareket ederiz abi dedi. Serviste rahatsız koltuklardan birinde oturmuş, ilk defa gördüğüm sokakları izlemeye başlamıştım. Son durağa geldiğimizde serviste yalnızca ben kalmıştım. Sırt çantamı alıp otobüsten indim ve sessiz bir sokakta yürümeye başladım.

Yaz aylarında dolup taşan, orta gelirli bir yazlık alabilmiş olan ailelerin bir kaç aylık tatil yeri olan ve ailesiyle tatilde olan gençlerin ilk yaz aşkalarının adresi olan küçük bir tatil yerinde kışın ıssız sokakta otelime doğru yürüyordum. Otele geldim ve odamın anahtarını alıp odama çıktım. Eşyaları bir kenara koydum ve uykuya daldım.

Gün yeni ağarmaya başladığında güneş odama davetsiz bir misafir gibi penceremden girmişti. Uyandım, gözümü açıp yeni yeni aydınlanan perdelerden dışarıyı izledim. Uzun bir süre başımı yastıktan kaldırmadan penceremi izledim. Sonra kalkıp oldukça eskimiş kapıyı aralayıp tozlu bir balkona çıktım. Hafiften üşümeye başlamıştım ama yeni doğan güneş yavaş yavaş içimi ısıtmaya başlamıştı. İçeriye gittim, kapağı yıpranmış kitabımı alıp tekrar balkona çıktım. Sandalyeye oturup ayaklarımı uzatıp kitabımı okumaya başladım. Bir kaç sayfa sonrasında başımı kaldırıp etrafa göz attım. Sahil yolu olabildiğince sessiz, deniz olabildiğince durgundu. Yazın dolup taşan kumsalda bir sokak köpeği ağır adımlarla yürüyordu. Uzaklardan yaşlı bir adamda yürüyüşe çıkmış olsa gerek sahili turluyordu.

Bir sahil kasasında, soğuk rüzgarların estiği bir vakitte en sevdiğim kitaplardan birisini bitirdim.Deniz ise hala dalgasızdı.

0 Shares:
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

You May Also Like
Devamını Oku

Yol

Oldukça soğuk bir Aralık ayı sabahı sırt çantamı açık olan araba bagajına koyup elimdeki poşetleri de yanına bıraktım.…
Devamını Oku

Kül Tablası

Sonbaharın kasvetli renkleri çoktan İstanbul’a hakim olmuştu ve havanın kara bulutlarla kaplı olduğu bir akşam üstü salonda masamda…
Devamını Oku

Vapur

‘Beşiktaş – Kadıköy vapuru boğazın hafif dalgalı sularında yavaşça iskeleye yanaşırken ben, kalabalıktan sıyrılmış iskelenin kapalı yolcu kapısındaki…
Devamını Oku

Gent’e Veda Ederken

İzmir’de yaşadığım dönemde bir akşam dolabımda okunmayı bekleyen onca kitap arasından bir kitabı seçerek sayfalarını karıştırmaya başladım. Beni…
Devamını Oku

2017 Vedası

İstanbul’un en kalabalık meydanlarından birini gören bir köşede, duvara yaslanmış yeni yıla girmenin heyecanını yaşayan insanları izliyorum. Gökyüzü,…